Şehidimiz Âdem AKTAŞ'ın cenazesindeki manevi his ve duygu dile getiren ve 10 Şubat 2016 günü Elbistanın Sesi gazetesinde de yayınlanan aşağıdaki yazıyı; daha çok kişilerin okumaları için aynen neşrediyoruz:
Ciğer pâremiz, J. Uzman Çavuş ÂDEM AKTAŞ, Diyarbakır Sur ilçesine kümelenen PKK'lıların kazdığı kanalları 22 Ocak 2016 günü kullandığı iş makinesiyle kapatmaya çalışırken, bölücü terör örgütünün keskin nişancıları tarafından atılan roketatar mermisiyle ağır yaralanarak kaldırıldığı ve tedavi görmekte olduğu Ankara- GATA Hastanesinde kurtarılamayarak, 30 Ocak 2016 günü şehit oldu. ALLAH gani gani rahmet eylesin, dertli anne Hatice Hanım Efendi kardeşimize, kardeşleri Hacı Bayram ve Derya'ya, amcalarına ve tüm yakınlarına, dostlarına, arkadaşlarına, birlik komutanlarına ve tüm silah arkadaşlarına 'sabır versin' dileğimi sunduktan sonra sadede geçmek istiyorum:
Gençliğin baharında (25) şehitlik rütbesini, bir Orgeneral rütbesi gibi omzuna takınarak; Yaratanımız Allah'ın (C.C.) huzuruna varacak olan yiğidimizin naşı Cumhuriyet mahallesindeki evine getirilip, ebedî istirahat gâhine defin hazırlığına başlanılmasıyla âdeta yer yerinden oynadı. Millî his uyanınca halk da böyle mi coşarmış? Nasıl tarif etmeli ki? Anlatmam zor olmasına rağmen dilimin döndüğü kadar izah etmeye çalışacağım:
Büyükşehir Belediye Bşk. Sayın Mehmet Fatih ERKOÇ'un verdiği emir ve talimat üzerine âdeta hizmet seferberliği ilan edildi. Şehidimiz evinin doğu karşısına 10'a yakın hizmet çadırlarını birbirine eklemek suretiyle bin'i aşkın insanın sığacağı çadırların kurulması da bir uzman ekip işi olduğu nerden bakılsa belliydi.
Bitmedi, sanki bir Halil İbrahim sofrası açıldı yine Büyükşehir Belediyesince. O kadar insana yemek verilmesi de, şehidimizin ruhunu şâd ediyordu âdeta. Ve şehidimizin ruhu: sanki köşeye geçmiş; “Buyurun, buyurun, Mevlâna Hazretlerinin Hakk'a kavuşmasındaki düğünü misali bu gün benim de Allah'a kavuşma düğünüm. Sizler uzak yerden geldiniz. Şerefime verilen bu yemeği yiyiniz ki benim de ruhum şâd olsun” diyordu âdetâ…
Bu da nerden çıktı denilmesin; Cenabı Allah Kur'an-ı Kerim'inde; “Şehitler ölmez. O sizleri görür ama, siz O'nu göremezsiniz” buyurmaktadır. (Bakara Sûresi 154, Âli İmran; 157, 167 ve 171)
Bu durum, bu mahşeri kalabalığın manzarası tabiî ki AKTAŞ ailesini de memnun ediyordu. “Vatan uğruna bir yiğit kurban verdik. Kahraman Ordumuz çağırırsa biz de bu uğurda kurban olmaya hazırız” diyordu metanet ve soğukkanlı bakışlarına göre. Zira, bu his, bu duygu biz Türk milletinin fıtratında var şüphesiz. Çünkü, bu güzel vatanımız için 78 milyonun his ve duygusu aynıdır. Ancak; 'Şartlanmış bölücülere de Allah akıl ve iz'an versin, ya da ıslah etsin. Âmîîîn, Âmin' diye dua ediyoruz.
Diğer taraftan, “Acıların paylaşıldıkça azaldığının, sevinçlerin de çoğaldığının” atasözü olduğunun bilinci içinde olan halkımız, şehidimizin cenaze törenine çok daha farklı ilgi gösterdiği de nerden bakılsa belliydi.
Gelelim cenaze namazının kılınması hazırlığına; Hoca Zâde Camiî yapılıp hizmete açıldı açılalı böyle cemaat yoğunluğu görüldüğünü söylemek saflık olur, bîçarelik olur kesinlikle bence…
Ön safta, öz evlâdını kaybetmiş gibi Ankara'dan koşup gelen Bakanımız Sayın Mahir ÜNAL ve aynı his ve duyguyu taşıyan Valimiz Sayın Mustafa Hakan GÜVENÇER ve protokol 'a yakın zat-ı muhteremler olmak üzere cami dolup dışarı taştıktan sonra ön ve yan kesimi basit sergilere ilaveten paltosunu çıkartıp sererek kılanlar bir yana, bitişiğinde Müftülüğe ait sabi çocuklar için açılan Kur'an kursunun üst ve alt katı da doldu. Yüzlercesi de ayakta kalıp; 'Biz de cenaze namazından sonra camide ayrıca kılarız' demek zorunda kalanların sayısı da az değildi. Ben de yer bulamayanlar içindeydim. Sünnet kılınıp kamet edilirken loğ taşı varmış dineldiğim yerde. Onu iskemle yapıp özürlüler gibi, farzı ve sünneti- müekkeyi kılabildim Allah'a şükür.
Cenaze namazının kılınmasının ardından, yüzlerce Al Bayrak'larla donatılmış caminin batı yanı sahaya kurulan anma tören faslına geçildi. Ben diyeyim on bin (10000), siz deyiniz (20 bin), öyle mahşeri bir insan topluluğu sahada yerini aldı. Burada şu hissimi açıkladıktan sonra sadede geçeceğim:
Bu kadar insana özel uğraşlar verilerek özel davetiye gönderilse bir araya getirilmeleri imkân harici dersem mübalağa sayılmaz. Kurulan hoparlör sistemiyle verilen anons ve komutu müteakip şehidimizin künyesi okunmasının ardından İlimiz Kahramanmaraş Müftüsü Sayın Muhammed Gevher tarafından oldukça yüreklere tesir edici, gönül kazanıcı, gözler yaşartıcı bir konuşma yapmasıyla millî hisler daha da uyandı, yineliyorum göz yaşları âdeta sel oldu. Zaten, O kocaman topluluğun üzücü olayı duymasıyla millî hisleri uyanmasaydı, kışın ortasında böyle bir mahşeri kalabalık oluşur muydu?
Kültür ve Turizm Bakanı hemşehrimiz Sayın Mahir ÜNAL, görev âşıkı Valimiz Mustafa Hâkan GÜVENÇER, Gaziantep 5. Zırhlı Tugay K. Tuğgeneral Sayın Murat SOYSAL, İlimiz Kahramanmaraş Garnizon K. Kurmay Albay Sayın Uzay ŞAHİN ve K. V. Albay Sayın Alper KUŞBAŞOĞLU, Milletvekillerimizden Sayın İlker ÇİTİL, Sayın Uğur DİLİPÂK, Sayın İmran KILIÇ ve Sayın Fahrettin TOR binleri aşkın erbaş ve asker ile bin'i, (1000)i aşkın koruma polisiyle katılan İl Emniyet Müdürümüz Sayın Servet YILMAZ, Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Fatih ERKOÇ, Kaymakamımız Sayın Tuncay AKKOYUN, Cumhuriyet Başsavcımız Sayın Yasin EMRE, ilimiz merkez ilçe ve öteki kardeş ilçe kaymakam ve belediye başkanları ile Yoğundan da yoğun mahşeri kalabalık halk topluluğunun katılımıyla cenaze töreni tertiplendi. Göz yaşları sel olurcasına hüzün dolu bir tören ile cenaze namazı kılınıp Hoca Zâde Mezarlığı'nda toprağa verilirken Yasin-i Şerif okunmasıyla defin işi de tamamlanmasının ardından bir manga askerin verilen komutu müteakip havaya üç el silâh atmalarıyla defin tamamlanmış oldu.
Müteakiben, Muhterem Bakanımız Sayın Mahir ÜNAL, beraberinde protokol zevatla birlikte Şehidimizin annesi Hatice Hanım Efendi kardeşimize evinde taziyelerini ilettikten sonra, evinin mütevaziliğini görünce; Değerli Bakanımız; “Şehidimizin annesine 'bir ev yapılsın talimatı veriyorum.“ demesi de sürpriz olmadı değil. AKTAŞ ailesi adına, “Allah kendinden razı olsun” diyoruz.
Yaptığı icraatlarını, sunduğu eser ve hizmetlerini Yüce Milletimizin takdirle karşıladığı ferahlatıcı gelişmelere bakınca; (İnşaAllah yanılmıyorumdur) Dünya Lideri olmaya aday Sayın Cumhurbaşkanımıza, Yüce Millet Meclisimize, Yüce Devletimize, O'nu yöneten Sayın Başbakan ve Sayın Bakanlarımıza, Sayın Valilerimize, Sayın Kaymakamlarımıza, Kahraman Ordumuza, Fedakâr Emniyet Teşkilatımıza, Şehidimize; gösterdikleri bu olağanüstü ilgi ve alâka karşısında Milletçe dua ediyor, mübarek gölgelerinin üzerimizden eksik olmamasını Cenab-ı Allah'tan diliyoruz, yalvarıyoruz, yalvarıyorum.
Şehidimizin ruhunu şâd etmek için üçüncü gün tertiplenen Mevlüd-i Şerife; Valimiz Sayın Mustafa Hâkan GÜVENÇER, Kaymakamımız Sayın Tuncay AKKOYUN, Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Fatih ERKOÇ, İlimiz Kahramanmaraş Jandarma Komutan Vekili J. AIbay Sayın Alper KUŞBAŞOĞLU, İl Emniyet Müdürümüz Sayın Servet Yılmaz, Elbistan Garnizon Komutan Vekili J. Üsteğmen Sayın Vural Ekiz, ilçemiz Emniyet Müdür V. Sayın Mustafa Barış ÖZCAN, Müftümüz Sayın Muhsin DEMİREL ve yoğun Elbistanlı topluluğun katıldığı Mevlüdü Şerif, Müftülükçe görevlendirilen mevlüthanlar tarafından kıraat olunarak gerçekleştirildi. Duanın ardından yemek verilmesini takiben taziye faslı da sona ermiş oldu.
Kısa bir yorumumla makaleme son vermek istiyorum:
Şehidimiz J. Uzm. Çavuş Âdem AKTAŞ'ın cenaze törenine Yüce Devletimizin asker ve sivil birim âmirlerince gösterilen tahminlerimizin üstündeki yoğun ilgiyi görünce, bu konuda büyükten de büyük gelişmeler olmuş. Özetlersek, Yüce Devletimiz-Yüce Milletimizle et-tırnak misâli öyle bütünleştiğimizi anladım. 58 Yıllık basın hayatımın, yaş itibariyle de artık öte dünyaya çağrılmam an meselesidir. Şu Millet-Devlet bütünleşmemiz karşısında gözüm açık gitmeyecektir.
Böyle Ordumuza, güzel gelişmelere sahne olan yurdumuza can kurban, diyerek sözlerimi bitiriyorum: Kalın sağlıcakla.